Yapay zekâ artık deneysel bir oyuncak değil. Karar alıyor, süreç yönetiyor, müşteriyle konuşuyor, hatta kimi zaman bizim yerimize düşünüyor. Buna rağmen hâlâ aynı temel soruya takılıp kalıyoruz: Bu sistemlere gerçekten güvenebilir miyiz?
SAS ve IDC’nin yayımladığı Data and AI Impact Report: The Trust Imperative tam olarak bu sorunun peşine düşüyor ve ortaya çıkan tablo pek de rahatlatıcı değil.
Herkes Yapay Zekâya Güveniyor… Ama Dayanağı Zayıf
Raporun en çarpıcı bulgularından biri şu:
Şirketlerin yüzde 78’i, yapay zekâya güvendiğini söylüyor.
Ancak yalnızca yüzde 40’ı, bu güveni hak edecek yönetişim, açıklanabilirlik ve etik altyapıya sahip.
Yani tablo kabaca şöyle:
Direksiyonu AI’a veriyoruz ama frenlerin çalışıp çalışmadığını bilmiyoruz.
IDC bu durumu net bir kavramla tanımlıyor: “Trust Dilemma”.
Algılanan güven ile gerçek güvenilirlik arasındaki tehlikeli boşluk.
Ve bu boşluk sadece teorik bir mesele değil. Doğrudan daha düşük iş değeri, yani kaçırılan fırsatlar demek.
İnsan Gibi Konuşan AI’a Daha Çok İnanıyoruz
Raporun en rahatsız edici ama en insani tespiti burada ortaya çıkıyor.
Generative AI, yani bizimle konuşan, metin yazan, öneri sunan sistemler; geleneksel makine öğrenmesine kıyasla yaklaşık 3 kat daha fazla güveniliyor.
Oysa işin ironik tarafı şu:
Ama daha “soğuk” ve daha az insansı.
Sonuç?
İnsanlar, daha az şeffaf ama daha sempatik olan AI’a yöneliyor.
Bu da özellikle GenAI ve agentic AI döneminde ciddi bir risk yaratıyor.
Yapay Zekâdan En Çok Kim Kazanıyor?
Rapor, yapay zekâ yatırımlarının getirisini net biçimde ayırıyor.
En düşük ROI nerede?
En yüksek ROI nerede?
Yani yapay zekâdan gerçek değer, “daha az harcayalım” refleksiyle değil,
“işi baştan nasıl daha iyi kurgularız?” sorusuyla ortaya çıkıyor.
Olgun AI kullanan organizasyonlar, AI’ı bir otomasyon aracı değil, stratejik bir kaldıraç olarak görüyor.
Agentic AI Geliyor Ama Herkes Hazır Değil
Agentic AI, yani kendi başına aksiyon alabilen sistemler, rapora göre hızla gündeme giriyor.
Ancak organizasyonların önüne çıkan engeller hep aynı:
Başka bir deyişle:
Temeli sağlamlaştırmadan üst kat çıkmaya çalışıyoruz.
Bu yüzden rapor net bir uyarı yapıyor:
Agentic AI ölçeklenecekse, önce veri mimarisi, yönetişim ve organizasyonel hazırlık tamamlanmalı.
Türkiye Nerede Duruyor?
Ülke bazlı endekslere baktığımızda Türkiye ilginç bir yerde konumlanıyor.
Bu da şunu söylüyor:
Türkiye’de yapay zekâdan değer üreten örnekler var. Ancak bu etki her zaman kalıcı ve kurumsallaşmış değil. Güveni sistematik hale getirmek hâlâ kritik.
Sonuç: Güven Yan Konu Değil, Ana Mesele
Bu raporun verdiği mesaj oldukça net:
Yapay zekânın bir sonraki sıçraması;
Daha güvenilir, açıklanabilir ve denetlenebilir yapılarla gelecek.
Güven;
Yapay zekâ çağında asıl rekabet, kimin daha iyi model eğittiğinde değil; kimin güveni gerçekten inşa edebildiğinde yaşanacak.
Evet, kulağa yorucu geliyor. Ama raporun söylediği şu: Başka yolu da yok.